İnsanlığın Yüzleşmesi Zor Gerçeği: Auschwitz

auschwitz
auschwitz
Türkçe | English

Auschwitz öyle bir yer ki, nereden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum…

Polonya seyahatim hakkında yazmayı en çok istediğim ama aynı zamanda en çok zorlandığım yer burası.

Yakın tarihin en büyük katliamının yaşandığı bu yer, insanın yüreğinde tarifi olmayan yaralar açıyor. Ziyareti sadece 3 saat, ama etkisi bir ömür boyu süreceğe benziyor.

İnsanlık Dramı

Daha önce Dachau ve Sachsenhausen toplama kamplarını gezmiş ve özellikle Dachau’dan çok etkilenmiştim. Ama Auschwitz bunlarla karşılaştırılabilecek bir yer değil. Burayı ziyaret ettiğinizde, neden Yahudi soykırımının sembolü haline geldiğini daha iyi anlıyorsunuz.

Oswiecim kasabasında bulunan Auschwitz toplama kamplarından bugün sadece iki tanesi ayakta. Soykırım döneminde ise burada tam 40 tane kamp varmış. Ayakta kalıp müzeye çevrilmiş bu kamplarda her şey o kadar iyi korunmuş ki, burada yaşanılan acı her adımda yüzünüze çarpıyor.

Auschwitz

“Çalışmak özgürleştirir.”

Auschwitz-I ile başlıyorsunuz ziyarete. Toplama kampının girişinde sizi, “Arbeit macht frei” yani “Çalışmak özgürleştirir” yazısı karşılıyor. Birçok toplama kampının kapısına işlenmiş bu yazı; mahkumlara yalancı bir umut verebilmek için konulmuş ki; burada çalışarak geçirecekleri günlerin sonunda özgür kalacaklarını düşünerek hayatta kalmak için çabalasınlar ve daha uzun sure çalışabilsinler. Bu yazıyı görünce birkaç yıl onca okuduğum bir kitaptan birkaç satir geliyor aklıma:

“Geçen yıl bu zamanlar, kampta bir yıl daha geçireceğimizi söylemiş olsalardı gider elektrikli tellere yapışırdık ellerimizle; şu saçma, şu delice umut kırıntısı olmasa ve biraz mantıklı davranabilsek şimdi de gidip tutunmak gerekirdi o tellere.”[1]

Auschwitz giriş kapısı – Fotoğraf Google’dan alıntıdır

Auschwitz’in kapısındaki yazı, içerideki demirci ustası mahkumlardan birine yaptırılmış. Yazıya dikkatli bakınca B harfinin üst kısmının daha büyük olduğu, yani ters yazıldığı görülüyor. Bunun da mahkum tarafından özellikle, bu sözün ironisine dikkat etmek için yapıldığı söyleniyor.

Geriye Kalanlar…

Buradaki barakalar korunmuş olmasına rağmen içleri tamamen yenilenmiş ve her biri ayrı bir temaya ayrılmış. Polonya Yahudilerine olduğu kadar, diğer milletlere de yer verilmiş. Müzeye çevrilen barakalar çok etkileyici olsa da, en başta yer alan tutsaklardan kalan eşyaların sergilendiği barakalar kesinlikle en sarsıcı kısım. Buraya getirilenlerden kalan bavullar, gözlükler, ayakkabılar, protezler, kıyafetlerden kalanlar saklanmış ve şu an barakalarda sergileniyor.

Geriye kalan ayakkabılar…

Burayı görünce yaşanan katliamın boyutları daha da iyi anlaşılıyor. Getirilen esirlerin bütün kişisel eşyaları alınmış, resmen kimliklerinden arındırılıp yalnızca kollarına vurulan numaradan ibaret hale getirilmişler.

Geriye kalan fırçalar…

Bütün eşyaların yanında, fotoğrafını çekme gücünü kendimde bulamadığım bir bölüm var ki kamptan gözlerimde yaşlarla titreye titreye çıkmama sebep oldu. Buraya getirilmiş kadınların kesilmiş saçları… Naziler kadınların saçlarını kesip kumaş yapılması için satmışlar. Bir camekan içinde insan saçından yapılmış olduğu analizlerle kanıtlanmış top top kumaşlar varken, bir tarafta kamp işgal edildiği zaman henüz satılmamış olan tam iki ton sac var. Hala ilk günkü halleriyle; örgülü, üzerlerinde renkli tokalar varken acımasızca sahiplerinden koparılmış tam 2 ton saç…

Ölümün Soğukluğu

Bir de kampın en sonunda yer alan gaz odaları ve fırınlar var. Naziler kamptan ayrılırken yıkmış olmalarına rağmen buralar yeniden inşa edilip ziyarete acilmiş. Buna rağmen gezerken hala ölümün soğukluğunu hissettiriyor bu kısımlar.

Auschwitz II – Birkenau

Auschwitz-I’i bitirip biraz kendimize gelmek için ara verdikten sonra Auschwitz-II Birkenau’ya doğru yola çıkıyoruz.

Auschwitz II – Birkenau

İlk kamp bir süre sonra yetersiz kalınca, daha fazla esir getirebilmek için yeni kamplar inşa edilmeye başlanmış. En acısı ise bu yeni kampların mevcut kamptaki mahkumlara inşa ettirilmiş olması. Her sabah yaklaşık 2 km yürüyerek Auschwitz-I’den inşaat alanına gelen mahkumlar, bütün gün çalıştıktan sonra yine yürüyerek ana kampa dönmek zorunda bırakılmışlar. Zaman zaman ağır çalışma koşullarında hayatta kalmayı başaramayan arkadaşlarının bedenlerini de taşıyarak…

Auschwitz’de “Hayatta Kalma” Koşulları

Burası Naziler tarafından büyük ölçüde tahrip edilmiş olmasına rağmen o haliyle korunmuş. Burada esirlerin “hayatta kalma” koşulları daha iyi anlaşılıyor. Toplu tuvaletler, taş ranzalar, çamur içindeki eğri büğrü taşlarla döşenmiş yollar…

Birkenau’da bir hücre

Bu yollarda yürürken yazının başında alıntı yaptığım kitap geliyor yine aklıma. Kitapta sürekli ayakkabılardan, herkesin ayakkabılarını çalınmasın diye sakladığından, ölenlerin ilk ayakkabılarının çalındığından bahsediyordu. Bu yollarda kışlık botlarımla yürürken; ayaklarımda soğuğu ve yer döşemesindeki taşların sebep olduğu ağrıları hissederken, yazarın neden ayakkabıların üzerinde bu kadar durduğunu da üzülerek anladım.

Tuvaletler

Bu ikinci kamp o kadar büyük ki, bir kenarından baktığınızda görüş alanınıza başka hiçbir şey girmiyor neredeyse. Bir de toplamda 40 kamp olduğunu düşününce, yapılan soykırımın büyüklüğü biraz daha iyi anlaşılabiliyor…

Kampa bakış

Auschwitz’e Nasıl gidilir?

Auschwitz Krakow’a yaklaşık 1 saat uzaklıkta. Krakow’da adim başı buraya düzenlenen turları görmek mümkün. Ama bireysel olarak otomobil, tren ya da otobüsle de ulaşmak mümkün.

Auschwitz için Bilet Rezervasyonu

Giriş için internet sitesinden online rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Rehberli tur için belli bir ücret ödenmesi talep ediliyor. Rehbersiz gezmek ücretsiz ama yine de rezervasyon yaptırılması gerekiyor. Ben rezervasyonda geç kaldığım için rehberli tura katılamadık ama sabah erkenden orada olunca bireysel olarak gezebildik. Ama keşke rezervasyon için daha erken davransaydım diyorum.

Auschwitz-I’den Birkenau’ya gitmek için ise giriş kapısından kalkan ücretsiz otobüsler var. Araçla seyahat edenler için ise ikinci kampta da park yeri bulunuyor.  

Son söz

Auschwitz; ziyareti her ne kadar rahatsız edici olsa da, bence herkes tarafından görülmesi gereken bir yer. İnsan turunun acımasızlığını bütün gerçekliğiyle gözler önüne seriyor.

Burayı ziyaret ederken lütfen burada insanlık tarihinin en büyük toplu katliamlarından birinin yapıldığını ve ziyaretçiler arasında burada hayatını kaybedenlerin yakınlarının olduğunu unutmayın.

Kitap Önerisi

Gitmeden önce Nazi dönemi ve soykırım hakkında biraz ön bilgi edinmenizi de tavsiye ederim. Ben bu dönem hakkında birkaç kitap okumuştum ama en etkilendiğim, yukarıda da alıntı yaptığım “Bunlar da mı insan?” adli kitaptı. Kamptaki hayati biraz bölük pürçük, ama oldukça gerçekçi bir şekilde anlatıyor. Yazarı Primo Levi, İtalyan yahudisi ve Auschwitz’den kurtulmayı başaranlardan biri. Bu dönem hakkındaki son kitabini yazdıktan sadece 11 ay sonra intihar ederek hayatına son vermesi, Auschwitz’de yaşananların buradan kurtulduktan sonra bile peşini bırakmadığının bir kanıtı bence…

[1] Primo Levi, Bunlar da mi insan?, Can Yayinlari